NOBEL FİZİK ÖDÜLÜ NEDEN YAPAY ZEKAYA VERİLDİ

                                                 

   Bu yıl herkesi şaşkınlığa uğratacak bir şey yaşandı. Nobel Ödüllerinin büyük çoğunluğu yapay zekayı ilgilendiren ya da direk yapay zekanın alt dalı olan konulara verildi .Burada en çok ses getiren de Nobel Fizik Ödülünün makine öğrenmesi alanında yapılan çalışmalara verilmiş olmasıdır. Kimileri bunu mantıklı bulurken kimileri içinse bu çok saçmaydı. Hadi  makine öğrenmesini inceleyelim ve gerçekten  Nobel Fizik Ödülüne layık mı değil mi bunu anlamaya çalışalım.


   Basit bir tanımdan başlamamız gerekirse İlk olarak1952 yılında, Arthur Samuel  tarafından tasarlanan makine öğrenmesi verilerden öğrenen, verileri genelleştirebilen, açık talimat vermemize gerek kalmadan yapması gerekeni yapabilen yapay zeka disiplinidir.

  

   Eskiden programlamalarda bir yemek tarifi verir gibi talimatları bilgisayara verir ve bilgisayardan bunu kullanmasını isterdik.

Ama günümüzde makine öğrenmesi ile bilgisayara sayısız örnek girip bunlardan bir çıkarım yapmasını bekleriz .Yani aslında bu çıkarım yapma beklentisi bilgisayarın insanı taklit etme beklentisidir. Tıpkı insanların pratik yaptıkça gelişmesi gibi veri ve deneyim miktarı arttıkça makine öğrenmesinde de sonuçlar daha doğru hale gelmiş olur.


   Makine öğrenmesini biraz daha anlayabilmek için kısa bir şekilde yapay sinir ağlarından da bahsetmemiz gerekecek.  Öncelikle sinir ağları öğrenme ve bilgiyi işleme açısından insan beynine benzer sistemlerdir. Bunlar  düğüm ve nöronların ara bağlantılarından oluşuyor ve yapay zekaların ,bir insan gibi deneyimlerden öğrenmesini sağlıyor .

Makine öğrenimi alanının önemli bir kısmı da, yapay sinir ağları arasındaki bu bağlantıları oluşturmak ve güncellemek için giderek daha karmaşık yollar bulmakla ilgilenen çalışmalardan oluşuyor.

   

   Peki Nobel fizik ödülüne layık görülen Prof.Geoffrey Hinton ve Prof.John Hopfield’ın keşifleri neydi şimdi bu konuya değinelim. Her ikisinin büyük çerçevede ortaya koydukları keşif yapay sinir ağlarını kullanarak makine öğrenmesini mümkün kılan bir buluştu. Bu iki bilim insanı da aslında farklı çalışmalar sonucu bu ödüle layık görüldü. Ödül Prof.Geoffrey Hinton ‘a 1984’te  keşfedilen Boltzmann makinelerini geliştirme çalışmalarına verildi.(Boltzmann makineleri yukarda bahsettiğimiz şekilde çalışan verileri kullanan makineler.)

                                             

   Prof Hinton’un buradaki en önemli payı modelin hatırlanması gereken şeylerin örneklerini görerek zaman içinde verileri nasıl depolayabileceğini göstermek oldu.

                                             

   Prof.Hopfield ise kendi adını verdiği Hopfield ağlarını geliştirdiği  için bu ödüle layık görüldü. Hopfield bu ağları geliştirirken bir fizikçi olarak atomların hareketlerinden ilham aldı.

   Uzak bir çerçeveden baktığımızda bu iki keşfin fizikle ilgili olmadığını söyleyebilirsiniz. Ama şunu kabul etmeliyiz ki her iki keşif sürecinde de ciddi anlamda istatiksel fizik kullanılmıştır. Bu durum, yani fizik metotlarının kullanılıyor olması, Fizik Nobel Ödülüne layık olmaması için kimilerine göre bir neden ama bence bu durum tartışılır.

   Yani kısaca kimilerine göre Nobel, yapay zeka rüzgarına tutuldu veya teorik fizik fetret devrine girdi. Kimilerine göre ise evrendeki canlı cansız her şey fiziktir denildi ve bu durum gayet olağan karşılandı .

   Peki onlarca araştırmacı, teorik fizikçinin üstünde tartıştığı konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Makine öğrenmesi Nobel Fizik Ödülünü hak etti mi?

KAYNAKÇA

İsmihan Türkmen

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir